Sayfalar

27 Şubat 2021 Cumartesi

Salo, or the 120 Days of Sadom (1975) Film Eleştirisi

   Pasolini’nin ölümüne sebep olduğu düşünülen bu son filmi, Nazi Almanya’sı himayesinde Mussolini tarafından kurulan İtalyan Sosyal Cumhuriyetinde geçer. Bu devlet Salo Cumhuriyeti olarak da bilinmektedir. Filmin ilk 20 dakikasında, daha sonra işkence yapılmak üzere şatoya kapatılacak kızların ve erkeklerin, godamanlar tarafından seçilişine şahit oluruz. Bu kölelerin sahipleri olan godamanların yanında 4 yaşlı hayat kadını da bulunmaktadır. 

    Çemberlerle bölümlendirilmiş bu filmde her çember geçişinden sonra modernlikle çevrili odaların gösterilmesi modernliğin kötülüğünün bir çağrışımı olarak düşünülebilir. Devam eden sahnelerde marş söylenmeye başladığında mahkum edilenlerin de marşı söylesi çok gerçekçi bir yaklaşım olmuş çünkü işçi sınıfının bazı üyeleri gerçek hayatta ne kadar beter durumda olursa olsun milliyetçilik dendiği zaman sıkıntılarını unutup bu dalgaya ayak uydurmaya çalışmaktadır.

Sonrasında bir kızın kendini öldürdüğünü farkettikleri anda birinin fıkra anlatmaya başlaması, burjuvaların, işçi sınıfının sorunlarını ne kadar ciddiye aldığının büyük bir eleştirisidir.

    Çivili ekmek yedirip, tasmalayıp kırbaçladığı, çeşit çeşit işkencelerin yanında en çok dikkatimi çeken sahne dışkının olduğu sahnelerdi. Dışkı, insanlığın yarattığı kötülüğü temsil eder nitelikteydi ve sınıf farketmeden tüketildi. Bu zamanlardan sonra bu köleler kendilerinin bağışlanması için diğer kölelerin çiğnediği kuralları sahiplerine ispiyonlarlar ama bir kişi baş kaldırır. Yumruğunu havaya kaldırıp sahipleri karşısında dimdik duran adam, sahiplerde anlık şaşırmaya sebep olsa da yine de kurşun yağmuruna tutulur. Bu da aslında küçük başkaldırıların burjuva kesimi etkilese de canlarının istediğini yapmasını engelleyemeyeceğinin bir göstergesidir. Cezalı olanlara yapılan mumla yakma, dil kesme, boyundan asma, bıçakla göz çıkarma, saç derisini yüzme gibi işkencelerin özellikle sessiz bir sahne olarak çekilmesi zaten etkileyici olan bu sahnelerin etkisini iki katına çıkarıyor.

     Dayanamayacağını söyleyen köleler sinmemiş olsalar ve başkaldıran adam gibi onlar da aynı anda başkaldırabilse belki de bu savaşın galibi köleler olacağına, uysallığa sığınıp kuralları çiğnememeye çalışan köleler sonsuza kadar mahkum oldular.

    Bir devletten yola çıkarak genel yargıları ele aldığı için mekanın ve zamanın önemi kalmıyor filmde. Bize küçük bir alandan uzaklaşarak büyük resmi gösteriyor ve faşizmin önlenemez olduğuna inanırsan, faşizmin önlenmesinin imkansız olduğunu anlatıyor. Sınıf farklarını çevreleyen kalın çizgileri, gücü olanın zevke sahip olabileceğini, alt sınıfın sadece zevk verici bir eşya olabileceği gibi alt metinleri barındıran bu filmi izlemek kolay olmasa da izlemeyi denemenizi tavsiye ederim.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder